27 Nisan 2016 Çarşamba

Soslu Badem Çekiliş Yapıyor

İkinci yaşı sebebiyle bir çekiliş düzenliyor.
 Çekilişe katılmak çok kolay üstelik de ücretsiz :)
  Buradaki yazısında her şeyi güzelce açıklamış :)

18 Nisan 2016 Pazartesi

6. Evcil hayvan olarak ne beslemek isterdiniz?

Bu çelınç meselelerinin mantığına çok ters ama yazdım yine bir şeyler.

6. Evcil hayvan olarak ne beslemek isterdiniz?


Şu andan evimde bir balığım var. Kedi ve kuş beslemek istedim. Ama temizlik konusunda endişelerim olduğu ve onlara yeterince ilgi gösteremeyeceğimi düşündüğüm için vazgeçtim.


7. Yatarken ne giyersiniz?


Üzerimde ne varsa onunla yatarım. Uyuyacağım diye kıyafetimi değiştirip pijama giymem. Üzerimde pijama varsa gün içinde onunla dolaşırım. Normal ev kıyafeti varsa onunla da uyuyabilirim :-) Etek ve çorapla uyumayı çok sevmem ama çok üşüdüysem onları da çıkarmam.


8. Sizi gülümseten bir şeyleri bizimle paylaşır mısınız?


Bu soruyu görünce aklıma ilk çocukluğum geldi. Arkadaşlarım ve oynadığımız oyunlar. Bir keresinde evdekilere kızıp çadır yapma kararı almıştık. Kararımız kesindi o eve gitmeyecektik :-) Zar zor bir çadır yapmıştık. Akşam da korkup tıpış tıpış eve gitmiştik. Bu sadece 1 tanesi tabi. Çocukluğu köyde geçenler bilir. Çok oyun oynardık çok ve çok çılgındık . tabi bize göre :-)


9. Hangi alanda iyi olmak isterdin?


Daha az dağınık olmak isterdim. Düzenli olabilen insanlara özeniyorum sanırım.

Her Güne Bir Fotoğraf #Gün8

Yıllar yıllar önce heves ettiğim ve yapmak istediğim bir şey vardı. 
30 günde 50000 kelime yazmak hayali.
Birçok işte olduğu gibi bunda da bir heves başladım ve bu iş de yarım bırakılmış işler listeme eklendi.
Gel zaman git zaman geçmiş zamanlı postlar paylaşmaya başladım.
Neden çünkü bir işi yarım bırakmayı sevmiyorum. 
Bu yüzden de kendimce bu yöntemi buldum. 
Bu planım hala devam ediyor. 
Ama şimdi bu durumu burada çok çok sınırlı sayıda okuyucuma ve kendime de itiraf ettiğime göre, şimdiden geçmişten gelecekten çeşitli çeşitli şeyler yazabilirim artık. 

Bu fotoğrafı nerede çektiğimi hatırlıyorum. 
Bir meslektaşımın evini ziyaret etmiştik. 
Ne zaman onun evine gitsem hayran kaldım, özendim. 
Evimin onun evi gibi olmasını istedim. 
Şimdi düşünüyorum da insan nasılsa evi de öyle oluyor. 
Ben o arkadaş gibi bir insan değildim. 
Bu yüzden de evim onun evi gibi olmayacak, benim evim Nagihan'ın evi gibi olacak. 
O arkadaşın evine benzetseydim de muhtemelen yaşanılan o mekan bana huzur vermeyecekti. 
Öyle işte. 
Uzuuun bir yazı yazarım ümidi ile başladım ama şimdi kalkmam gerekiyor. 

Her Güne Bir Fotoğraf #Gün9

Kompozisyon yazarken giriş gelişme ve sonuç kısmına dikkat etmek gerekiyordu edebiyat dersinde. 
Çok güzel kompozisyonlar yazdığımı düşünürdüm hep. 
Ama onlar 'Edebiyat Öğretmenleri' beni hiç anlamazlardı. 
Benim cevherimin farkına varmazlardı. 
İşte onlar yüzünden Türkçe ve Edebiyat derslerinden genelde düşük notlar aldım. 
Şimdi şimdi fark ediyorum da ben gerçekten iyi yazamıyordum. 
Hala daha, iyi yazdığım söylenemez gerçi. 
:) 
Bir kere konu bütünlüğüm yok. 
Başladığım konuyla bitirdiğim konu çok farklı. 
Kafam da öyle çalışıyor gerçi. 
Bir oradan bir buradan girip girip çıkıyor konulara. 
Konu bütünlüğüne göre düşüneceğiz diye bir kural yok sanırım. 
Bu kurala göre de yazmak zorunda değilim üstelik. 
Ne öğrenciyim artık ne de yazma sorumluluğu olan bir insan. 
Çok fazla takipçisi olmayan kendi halinde bi kişisel sayfam var o kadar. 
Ha bir de günlüklerim. 
Harbi günlüklerim vardı benim di mi? 
Eskiden ne de çok yazardım. 
Şimdi ise elim gitmiyor yazmaya. 
O zamandan bu zamana ne değişti ki? 
Büyüdüm mü küçüldüm mü? 
Yazmaya değer bir hayatım mı yok? 
Hangisi acaba? 
Yoksa hepsi mi?


Geçelim kafamdaki yeni konulara. 
Geçmiş tarihli yazılar yazdığım için şu an yazıyı yazdığım bu tarihte hayatımda çok şey değişti. 
2 kişilik ailemiz artık 3 kişi 
:) 
Ve ben bu vesile ile doğum izni aldım. 
Hem çocuğuma kendim bakmak istedim. 
Hem de yaptığım işten çok bunalmıştım. 
Okula giderken ayaklarım hep geri geri gitti. 
Okulda vakit geçmedi. 
Çok severek okuduğum ve severek çalıştığım mesleğim bir anda bana düşman oldu.
Kendisiyle aramız bozuldu ve ben kendisinden uzaklaşmak istedim. 
Yani sözün özü kısa dönemli ev hanımıyım. 
Ah! 
Ne güzel bir şey evde olmak. 
Kafa dinlemek. 
Az ve öz insanlarla muhatap olmak. 
Çok güzel çok. 
Gerçi ben daha 6. ayımı sürüyorum. 
Zaman geçtikçe nasıl olur bilmiyorum. 
Ama sevdim ben bu işi. 
Helal yoldan yaşamak. 
İnsana iç huzuru veren bir durum bence. 
(Yazıyı düzenlerken fark ettim. Kadın erkek karışık bir ortamdan uzaklaşmak demek helal yoldan yaşamak demek değil aslında. Evet bu konuda dikkatli olmak gerek ama sırf böyle yaşıyorum diye tamamen günahlardan uzaklaştım anlamı çıkarılmamalı. Ne yazık ki! Ben oldum demek çok zor bu hayatta.)
İşte öyle. 
Yukarıdaki fotoğraf görevlendirme gittiğim bir ilkokulun 23 Nisan hazırlıklarından. 
Bak o günler güzeldi. 
Şehirden kalabalıktan uzaklaşıp tezek kokulu köye ve okula gitmek, o bunalmışlıktan beni kısa süreliğine de olsa uzaklaştırıyordu. 
Belki köyde büyümüş olmanın verdiği bir aşinalıktır kim bilir 
:)

Her Güne Bir Fotoğraf #Gün7



"Sonra şunu söyledi Ahmed Ağa: Gardaşım, dedi, her köşeyi dönüşünde, her sokakta bir salih kimseye selam verirsin bu Konya'da... Sakın terk etme!..."



Konya'ya ilk geldiğim zamanlar geliyor aklıma. 
Hele o ilk gün ne de çok ağlamıştım. 
Ne işim var benim burada diye. 
Yazın sonunda geldim ben bu kurak iklime. 
Geldiğim yer ise Trabzon'du. 
Bol yağışlı, bol nemli, bol yeşilli ve bol dağlı 
😊 
Her yere bakınca yeşil görüyordum, şimdi ise sarı görüyorum. 
Etrafıma bakıyorum her yer düz, dümdüz. 
Komik gelebilir ama bu düzlük beni çok korkutmuştu o zamanlar. 
Bu şehre geldiğim ilk 4 ay benim için çok zordu. 
Yeni bir yere yeni bir yaşama alışmak çok zordu. 
Sonra ne mi oldu? 
:)
 Alıştım.
 Sevdim ben bu şehri.
 O insana huzur veren havası sardı beni, her yanımı.
 Ve kaldım bu şehirde. 
Güzel şehir vesselam.
 Görülmeye değer :) 
Yaşanılası. 
Sevilesi...

17 Nisan 2016 Pazar

Arkadaşlıklarla İlgili


Normal demek toplumun çoğunluğu gibi olmak demek bence. 
Bunu havalı bir şey olsun diye demiyorum, ya da kendimi çok farklı gördüğüm için falan da demiyorum. 
Bunu diyorum çünkü insanların 
"Normal İnsan"
 dedikleri biri olmak için ciddi anlamda çaba harcıyorum. 
Her gün okula giderken
-özellikle bu aralar- 
kendime telkinlerde bulunuyorum. 
"Bak kızım! İnsanları izle! Onlar nasıl davranıyorsa sen de öyle davran!" 
diyorum. 
Ama gel gör ki bu telkinleri unuttuğum noktada yine insanların o göz devirici bakışlarıyla karşılaşıyorum.
 Bu aralar kendimi yalnız hissediyorum. 
Sanki hiç arkadaşım yokmuş. 
Herkes arkadaş olmuş sadece beni dışlamışlar gibi hissediyorum. 

Geçen yıllarda buradaki en yakın arkadaşımla kavga etmiştik. 
O kavga gününde de fark etmiştim bunu. 
O arkadaşlık bitmişti. 
Ne kadar istesem de o arkadaşıma karşı nefret ya da sevgiye dair bir şey hissedemiyordum. 
Ve her zamanki gibi bu arkadaşlığım da bitti. 
Geçen hafta sonu düğünü olmuş. 
Çağrılmadım 
:(
Aslında çok şaşılacak bir durum değil bu biliyorum ama onun düğününde olmamak beni çok üzdü. 
Her ne kadar üzülmemiş, kafama takmamış gibi davransam da öyle. 
Gece rüyalarıma girmeye ve beni üzmeye devam ediyor bu durum. 
Öyle yazmak istedim. 
Bu mesele kafamda döndükçe başıma ağrılar girmeye başladı. 
En azından, evet kalbim çok kırıldı. 
Gerçekten çok üzüldüm. 
Dışlanmış hissettim. 
Arkadaşsız kalmış gibi hissettim. 
Evet. 
Kimsenin beni sevmediğini yine düşünüyorum. 
Demek istiyorum.
Ah! 
Ben galiba o NORMAL insan olamayacağım. 
:( 

5. Koleksiyonunu yaptığınız herhangi bir şey var mı?

Şu anda hangi kutunun neresinde hatırlamıyorum bu yüzden de fotoğrafını çekip paylaşamayacağım maalesef. 
Şıpsevdi diye bir sakız var bilirsiniz diye düşünüyorum. 
Onun içinden çıkan aşk tanımlarının koleksiyonunu yapıyordum :) 
Hala bitirmediğim için de devam ediyorum diyebilirim di mi? :)  

30 Şarkı Meydan Okuması #4

Sana Unutmak İstediğin Birini Hatırlatan Bir Şarkı

Hım aslında öyle bir kişi ve öyle bir şarkı gelmedi aklıma. Ama birisiyle ilişkilendirdiğim bir şarkı paylaşmak istiyorum. Unutmak istediğim bir kişi olmasa da, bu şarkıyı dinleyince sadece o kişiyi hatırlıyorum. Paylaşalım madem :)

4. Kim veya ne olmadan yaşayamazsınız? Neden?

"Allah cc. der ki: Kimi benden çok seversen onu senden alırım.
Ve ekler: Onsuz yaşayamam deme seni onsuz da yaşatırım.
Ve mevsim geçer gölge veren ağaçların dalları kurur
sabır taşar canından saydığın yar bile bir gün el olur aklın şaşar. …
Dostun düşmana dönüşür düşman kalkar dost olur öyle garip bir dünya.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.
Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya Öldüm der durur yine de yaşarsın…"
Hz.Mevlana

Bu soruya en güzel cevap oldu bu bence. Hiç kimseye ve hiçbir eşyaya bu kadar yük yüklemek de doğru olmaz bence.

30 Şarkı Meydan Okuması #3

Sana Yazı Hatırlatan Bir Şarkı

YALIN'ı çok severim :) 
Başlığı görünce ise aklıma ilk gelen şarkı bu oldu. 
Yaz gelse diye umutlansam mı bilemedim şimdi :/
Sıcacık yanan kaloriferin önünden bildiren isnag'dan hepinize iyi akşamlar diliyorum. 
Bu akşam yazasım var.
Peş peşe gelecek gibi bu yayınlar :)
(Bu meydan okuma işini ben çok yanlış yapıyorum sanırım)

Geçmişe Notlara Devam...



Klavyenin başına sadece bir şeyler yazmak isteğinden geçtim. 
Yoksa öyle kafamda belli bir konu yok. 
Sadece yazmak istedim. 
Bugünlerde ben nasılım biraz ondan bahsedeyim bari. 
Bugünlerde genel bir hastalık hali hakim bende. 
Sürekli "Hastayım hastayım." demek de istemiyorum. 
Ama fiziksel olarak hasta olmak benim psikolojimi de oldukça etkiliyor. 
Son zamanlarda uyguladığım planlarda da aksamalar var. 
Bir de -aslında canımı en çok sıkan mevzu da bu- eve yeterince vakit ayıramıyor olmam. 
Şöyle evde işleneyim diyorum. 
1 saat sonra hasta düşüyorum. 
Bir şey yapmasam da kim yapacak. 
Yine Elhamdülillah eşim bir şeyler hazırlıyor da aç kalmıyoruz. 
Yoksa bu halde mutfağa girmek bana ayrı işkence. 
Zaten tedbirsiz girince de doğru banyoya lavaboya. 
Dün misafirim vardı. 
Mecbur mutfağa girdim. 
Nasıl girdim? 
Yüzüme peçe taktım. 
Yoksa mutfak kokusu aldığım an istifra yolları bana gözüküyor. 
Bunun yanında işte de randımanım çok iyi değil. 
İdareciyle aramızda bir kavga olmuştu. 
O günden sonra biraz daha arttı bu çalışmak istememe, çalışamama durumları. 
Fiziksel rahatsızlık da üstüne eklenince iyice bir arttı zaten. 
Ne çalışmak geliyor içimden ne de kimseyi görmek... 
Çözmeye çalışıyorum arada ama enerjim tükenmiş durumda. 
Öyle işte. 
İyice depresif bir yazı oldu. 
Ama arada böyle yazsam iyi olacak sanki. 
Öyle işte.

Bi çelınç gördüm sanki

Mariantrikot un başlattığı bir çelınç gördüm. 
Genel çelınç mantığına aykırı olarak ne zaman istersem o zaman yazıyorum ama bu çelınç hoşuma gitti. 
Çelınç konusu da şu. 
Her yazınızda kendinizle ilgili bir bilgi paylaşacaksınız :) 
Vira Bismillah 

Bu haftanın planında neler var? '170416 #1


Bundan daha önce bahsetmedim sanırım. Ben her hafta pazar günü bir sonraki haftanın yapılacaklarını planlar ve listelerim. Bu durum çeşitli işler yapmamı sağlıyor ve benim erteleme problemime bir çözüm oluyor. Tam emin olmamakla birlikte bu yaklaşık 4 yıldır devam ediyor. Planlayarak kitap okuyabiliyor, kaza namazlarımı kılabiliyor, Kur'an-ı Kerim okuyabiliyorum. Bundan sonra her pazar planlamamı paylaşmayı düşünüyorum. Hadi bakalım :) Bu hafta neler yapacağım?


1-Oruç tutmak

Son zamanlarda plana eklediğim bir ödev kendileri. Yıllardır biriken borç oruçlarımı not alıyorum ve an itibariyle 40'a varmış durumda borçlarım. Şimdi ölsem öte tarafa borçlu gideceğim ne yazık ki! İşte bu sebeplerden oruç tutmak artık planımın içinde ve bu hafta yapılması gereken bir ödev. :)


2-2 yaprak Kur'an-ı Kerim okumak

Rahmetli dayım vefat ettiğinde tek başıma bir hatim başlamıştım. Uzun zaman ertelemek belasından okumadım, okuyamadım. Artık planda varsa 2 yaprak okuyorum. :)



3- 1 cüz Kur'an- Kerim

Bu ise eşimle başladığım hatimden. O 26. cüze gelmiş, bense hala 16'dayım. :|


4-Kitaplar: Kitap almak konusunda hevesli olsam bile okumak konusunda çok zorlanıyorum. Plana eklemek en azından kitap okumama sebep oluyor. Normalde aynı anda bu kadar fazla kitap okumak çok iyi değil biliyorum ama kitap okuma şenliklerinden yarım yarım çok kitabım kaldı. İnşallah zamanla bunu 2'ye 3'e indirebilirim.











5-Bu hafta kişisel sayfama 2 yayın girme planım var. :) 



6-Puzzle yapmayı çok severim bu yüzden ona zaman ayırabilmem için planımın içine dahil oldu. :)


 

7-Poşetlik ve Etamin: Hanım dilendi bey beğendi örneğiyle poşetlik yapıyorum. Ve üzerine periyodik tablo işlediğim etamin bir çanta yapıyorum. 




8-Karikatür okumayı çok seviyorum. Sandıkiçi ise en sevdiğim. :)

9-Neler izleyeceğim?


The big bang theory

2 bölüm de anime- Sailor Moon-Yazısı için tık :) 

not:kitap fotoğrafları www.kitapyurdu.com adresinden, dizi fotoğrafları ve gifleri www.tumblr.com adresinden, diğer fotoğraflar ise pixabay.com adresinde alınmıştır.


Her Güne Bir Fotoğraf #Gün6


Geçenlerde eşimin köyüne gitmiştik.
Köydeyken gökyüzünde ne kadar da çok yıldız var diye düşündüm.
Şehir hayatında gökyüzünün güzelliğini ne yazık ki göremiyoruz.
Hoş şehirli insanlar artık telefonlarından başka şeylere de bakmaz oldular ama bakan da göremiyor atık.
ANLAM'ı hayatımızdan ne kadar da uzaklaştırdık di mi?


Tükenmişlik Sendromu Denilen Şey Yoksa Böyle Bir Şey Mi?


Sabahları yataktan kalkmak istemiyorum.
Okula gelmek istemiyorum.
Okula gelince hiçbir şey yapmak istemiyorum.
Öğle aralarını, teneffüsleri ve son zilin çalmasını dört gözle bekliyorum.
Kimseyle konuşmak görüşmek istemiyorum. 
Pazar akşamları içimi dert kaplıyor.
Böyle bir şey mi bilmiyorum ama.
İşte ben tam da böyle bir durumdayım.
Üstelik bu iki aydır var.
Ne yapsam ne etsem bilemiyorum.
Kapana kısılmış gibi hissediyorum.
Bu durumu aşmak için ne yapabilirim?
Bilen varsa benimle paylaşırsa çok mutlu olurum.
Hadi kalın sağlıcakla.

Merhaba Kendim


Lisede ya da ilkokulda öğrendim bu bilgiyi. 
Önce kompozisyonu yazarsın sonra da ona uygun bir başlık koyarsın. 
Ben yayın girerken bunu çok uygulamıyorum. 
Bi başlık yazar ve devam ederim yazımı yazmaya. 
Bugün öyle olmadı. 
Bir başlık bulamadım çünkü. 
Bakalım yazının sonuna geldiğimde de aklımda bir şeyler şekillenir mi? 
Gün geçtikçe ruh halim mi düzeliyor ne? 
Bilmiyorum. 
Neyse yine de çok aceleci davranmayalım di mi? 
Dün, bir öğrencimden sevildiğimi duydum :) 
Bu çok güzel bir duygu. 
Bu duygu beni mutlu ediyor :) 
Bu bana iyi geliyor. 
Öyle işte. 
Sonra ne mi oldu? 
Dün bir kitabımı da bitirdim. 
Bu aralar kurgu kitapları okuyoruz. 
Yani bu ay. 
Hal böyle olunca daha bi kaç tane daha kitap bitirebilirim diye düşünüyorum. 
Birçokları gibi çok sık kitap bitirebilen biri değilim maalesef. 
İşimden dolayı mı emin değilim ama gün içerisinde kitaba ayırdığım vakit sınırlı kalıyor. 
Şöyle blog dünyasında gezerken bakıyorum. 
Bir sürü çelınçlar falan var. 
İnsanlar okuyor da üstelik. 
İmreniyorum ama olmuyor, o kadar okuyamıyorum. 
Gerçi yine geçen yıla göre artırdım okumamı diye düşünüyorum. 
Hayırlısı bakalım :) 
Şimdilik ben kaçıyorum. 
Başlık da "Merhaba Kendim" olsun 
;)
Not: Yayınlarıma koyduğum fotoğrafları pixabay'dan alıyorum. 
Bu sitedeki resimler telif hakkı olmayan resimler. :) 

Günaydın 😁


Şöyle güzel bir başlangıç yapmayalı ne kadar da çok zaman olmuş. 
Her gün yorgun ve hasta hal, haliyle ruhumu da etkiliyor. 
Suratsız, aksi biri oluyorum çıkıyorum. 
Evet sıkı durun :) 
Bugün, bu sabah iyi hissediyorum. 
Bunu mide bulantımın olmamasına, uykumu iyi almama bağlayabilirim. 
Ama bütün bunların dışında da sadece iyi bir şekilde güne başladığım için de mutlu olabilirim.

Bu aralar daha az Kore dizisi izliyorum. 
Elimde yarım kalan dizileri bitirmeden yenisine başlamak bende vicdan yapıyor ama ne yazık ki o diziler de olmuyor, bitmiyor. 
Peki bu elimde sürünen diziler hangileri. 
Listem şu anda yanımda değil ama aklımda olanları şöyle yazayım.


 Ah! Ah! 
Bu dördü elimde süründü de süründü. 
Başladığım işi bitirmek istediğim ve maymun iştahlı biri olduğum için de durum böyle oldu. 
Çok fazla dizi yorumu yazan biri olmadığım için dizilere yorumunu sevdiğim birkaç sayfadan link vermek istiyorum. 
Eğer yorum, fikir istiyorsanız yardımcı olur diye düşünüyorum. 

İçinizi Isıtacak Sıcacık Bir Film MİSS GRANNY

Bu film listeme nereden girmiş hiçbir fikrim yok ama iyi ki de girmiş :)
İzlerken birazcık ağlattı beni ama çokça da güldürdü.
Konusuyla ilgili fazla bilgi vermek istemiyorum.
Aile üzerine bir film ararsanız bu filmi size tavsiye edebilirim.
Ay!!!! :)
Çok tatlıydı ya :)
İşte bende hep böyle oluyor.
Bir şeyi çok beğeniyorum sonra da dilim tutuluyor.
Çok güzeldi, çok tatlıydı, izleyin tavsiye ederim demekten başka bir şey çıkmıyor ağzımdan.
Sanırım daha fazla kitap okumalıyım.
:)
Filme dönersek birkaç şey daha söyleyeyim madem.
Seçilen oyuncular çok iyiydi bence. Oyunculuklar tatmin etti.
Onun dışında başrol kızımızın kıyafetlerine BA-YIL-DIM.
Sanırım içimde yaşlı bir anane var :)
Gerçi beni de büyükannem büyüttü ;)
Filmden girdim başka şeylerden çıkıyorum farkındayım :)
Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabında baş karakter vardı. Şimdi adı aklımda değil. Diyordu ki: Bir şey anlatırken konuyu dağıtmak güzel bir şey :) Bence de güzel şey :)
Bir konuya bağlı kalmak sınırlandıran bir durum bence.
Ha işte nerde kalmıştım. :)
Sanırım içimde yaşlı bir anane var :)
Kıyafetlerim, ev düzenleme tarzım, bazı şeyleri atamama huyum da ananeler gibi :)
Daha doğrusu ananem gibi :)
"O pet şişeyi niye çöpe atayım ki! Dışarı çıkarken soğuk su koyarım ben onun içine. O sökük çantayı da atamam :) Dikiş öğrenir dikerim ben onu. Eski örgü kazağımı da atamam. :) Sökerim paspas örerim ben onunla."
:)
Okuduğum dergide çöp olmayan çöpler üzerine bir yazı var :) Sanırım ondan da etkilendim biraz.
Hoş ben o dergiden önce de atamazdım ya birçok şeyi. Ha
Sanmayın ki şikayetçiyim. Ben memnunum bu halimden. :)
İşte öyle. Gecenin bir yarısı klavyenin başına geçince, beni susturacak kimse de olmayınca aldım başımı gittim.
Sonuç.
Film güzel tavsiye ederim izleyin. :)


16 Nisan 2016 Cumartesi

30 Şarkı Meydan okuması #1

Öneri Makinesi adlı kişisel sayfanın Türkçe'ye çevirdiği güzel bir meydan okuma :) 
Dayanamayıp aynı günde birden fazla da yazabilirim :) Ya da tam tersi uzun aralıklar da verebilirim :) Ama hoşuma gitti :) Başlayalım o zaman

ADINDA RENK OLAN SEVDİĞİN BİR ŞARKI

Bu maddeyi görünce aklıma ilk gelen şarkıyı söylüyorum :) Ya da dur ben direkt şarkıyı paylaşayım :)

BigBang-Blue

Bilenler bilir :) 
ve unutamaz :) 
bilmeyenler de çok şey kaçırıyor bence :)

Yemek Yemeye Besmele ile Başlamak Hususunda Bazı Hadis-i Şerifler


Âişe'den (ra.) rivayet edildiğine göre Rasul-i Ekrem (sas.):
Yemek yiyeceğiniz zaman (önce) besmele çekin. Eğer yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutursanız, "başı için de sonu için de bismillâh" deyin, buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, "Et'ime", 15; Tirmizî, "Et'ime", 47.)
------------------------------------
Câbir'den /ra.) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sas.):
Bir adam evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse şeytan, arkadaşlarına, 'Burada sizin için barınak da yok, yiyecek de yok.' der. Eğer o kimse evine girerken besmele çekmezse şeytan, 'barınacak yeri buldunuz.' der. Yemek yerken besmele çekmezse, 'Hem kalacak yer, hem de yiyecek buldunuz.2 der, buyurdu.
(Müslim, "Eşribe", 103.)
------------------------------------
Sahabi Umeyye b. Mahşî'den (ra.) rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir:
Rasulullah (sas.) bir gün otururken yanında birisi yemek yiyordu, son lokmasına kadar besmele çekmemişti.Yemeğin son lokmasını ağzına atarken, "bismillâhi evvelehû ve ahirehû (başı için de sonu için de bismillâh)" dedi. Bunun üzerine Rasulullah Efendimiz güldü ve "Şeytan durmadan bununla beraber yiyordu. Yemek yiyen adam Allah'ın adını anınca şeytan yediğini çıkardı." buyurdu.
(Ebû Dâvûd, "Et'ime", 15; Nesâî, "Âdâbu'l-ekl",15.)

3-Cüzdanınızda Neler Olduğunu Bizimle Paylaşın.

Çok ilginç bir başlık gerçekten :) Başlayalım Madem.

1-Para(Metal ve Kağıt)

2-Atılmayı bekleyen market fişleri,

3-Kartlar(Kimlik, Sürücü Belgesi, Personel Kimlik Belgesi, Banka ve Kredi Kartları)

4-Geçici mezuniyet belgesi


5-Kıyafetimden sökülmüş ve kaybolmasın diye cüzdanın bozuk para gözüne koyulmuş düğmeler. :)

6-Hilye-i Şerif

7-Son olarak da :) Annemin dedesinin fotoğrafı(Galiba en ilginci de bu) :) 

30 Şarkı Meydan okuması #2

ADINDA SAYI OLAN SEVDİĞİN BİR ŞARKI


Ali ATAY-Eksik Bir Şey mi Var?

Leyla ile Mecnun sever bir insan olarak, Ali ATAY dinlemeye ben de bayılıyorum :) Yüreğime dokunan şarkılardan bir tanesi olur kendileri.
Leyla ile Mecnun dizisinin yeri bende çok başkadır. Bölüm boyunca güldürüp bölüm sonunda genelde gözümden en az bir damla yaş akıtıyor bu dizi. Ali ATAY'ın oyunculuğu, duyguları verişi muhteşem bence.
Daha ne desem bilemedim ki. Leyla ile Mecnun bir efsanedir. :)

Bütün anneler zalim mi?


Başlık çok ilginç biliyorum. 
Neden mi böyle bir başlık attım? 
Şöyle düşünün çocuğu ağlayan bir anne  bu duruma karşı tepkisiz kalıyorsa bu anneye vicdansız diyebilir miyiz? 
Bence diyemeyiz. 
Çocukların, gençlerin, insanların bir şeyler öğrenebilmeleri için bazen acı çekmeleri gerekmektedir. Ben öyle düşünüyorum. 
Yediğiniz ilk dost kazığını düşünün, o zamanlar ne kadar da  çok dostunuz vardır di mi? 
Sonra herkesin dost olmayacağını öğrenirsiniz. 
Parasız kaldığınız bir günü düşünün. 
Parayı yarını düşünmeden harcamamanız gerektiğini öğrenirsiniz. 
Hayat bir yol, bu yolda ilerlerken belli bir kişi oluyoruz, kişilik oluşturuyoruz. 
Yalnız kaldığımızda nerede hata yaptığımızı düşünüyoruz, çünkü burada bir acı var. 
Tabi bazen bulunmuyor da o soruların cevabı. 
Sonra biri geliyor 
"Bak sen böyle davrandığın için artık senin yanında değilim."
 Ne acı di mi? 
Üzücü bir durum. 
Sonra ne oluyor peki? 
Öğreniyoruz... 
Ne zamana kadar. 
Her şeyi bildiğimizi sandığımız güne kadar, tek haklının biz olduğumuzu sandığımız güne kadar. 
En çok o zaman hata yaparız. 
İnsanlar işaret verirler 
"Bak yanlış yapıyorsun." 
Ama biz bunu duyduğumuzda da buluruz bir kılıf. 
Çünkü biz artık her şeyi doğru yapıyoruz.(!) 
Ağaç yaşken eğilir.
 Evet.
 Hep yaş kalmamız dileğiyle... 
Ta ki! Hakikati bulana kadar. 
Amin! 


Sorular Sorular????

Sokağa çıkarsın ve yürümeye başlarsın. 
Başını yerden kaldırıp seninle birlikte o caddeleri adımlayan insanlara baktığında düşüncelerle dolu gözler görürsün. 
Peki bu insanlar 
ne düşünür, 
neyi düşünür, 
niye düşünür. 
Ya da daha da önemlisi düşünür mü? 
Peki sen düşünür müsün? 
Bu dünyaya neden geldik, 
biz nasıl varlıklarımız? 
Beynimizin sınırları ne, 
sınırlarımız ne? 
Çokça yetenekle doğduk, 
peki biz bunları hangi amaçla kullanıyoruz? 
Son model telefonla ceviz kırmaya mı çalışıyoruz? 
Hangi işler var gündemimizde? 
Siyaset mi? 
Diziler mi? 
Evlendirme programları mı? 
Evet mi? 
Hayır mı? 
Daha da önemlisi sen bu sorular için mi yaratıldın? 
Bu kadar güzel gören gözler, 
hala tam olarak keşfedilmemiş beynin, 
parmakların, 
tırnakların, 
her bir hücren, 
atomların... 
Bunlar için mi yaratıldı? 
Hayatı nasıl anlamlandırıyorsun

Ay Savaşçıları

https://www.flickr.com/photos/bagogames/14469329100/in/photostream/


Çocukluğumun ve birçoğumuzun çocukluğunun çizgi filmi 'Ay Savaşçıları'. 
Bölüm sayısı fazla olmakla birlikte 20 dakikacık bir bölüm :) 
Buradan izleyebilirsiniz. 
Bazı yerlerinde sıkılsam da, o nostalji merakımdan dolayı kurtulamıyorum bu animeden. :) 
Öhöm öhöm kurtulmak derken yanlış anlaşılma olmasın :) 
Seviyorum izlemeyi ama  işte bazen yaşıma göre biraz çocuk işi geliyor. :) 
Ama dizinin yaptığı vurgular güzel. :) 
Arkadaşlığın önemi vurgusu çok güzel verilmiş. 
Öyle işte. :) 
Aklıma gelmişken yazayım dedim. 
Sizlere de hatırlatayım dedim. 
http://ladytsuki.deviantart.com/art/SD-Sailor-Moon-with-Cats-123838587



Tığ işi kalemlik-2


Burada bahsetmiştim. Acemi bir şekilde tığ işi kalemlik yapayım dedim. Sonunda bitti kalemliğim :) Biraz fazla uzun oldu di mi? :) Ne yapayım ayarı tutturamadım. :) Daha bu kalemliği bitirmeden birisine hediye etmek için söz verdiğimden dolayı. Kalemliğim biter bitmez sahibine gitti. Bu kadar acemi işi olacağını bilseydim bitmeden tek kelime etmezdim. Ama oldu artık.  İnşallah yeni işlerim daha güzel ve düzenli olur :)Tığ işi şeyler yapmayı çok seviyorum.Okuldan eve gelince benim terapi kaynağım resmen örgü örmek. Örgü dediysem, tığ işi örgüler yani. Şiş ile yapılan işlerde çok sıkılıyorum. Tığ işine göre daha tekdüze geliyor bana. Oysa tığ işi öyle mi? :) Değil! Gerçi ben de özellikle tekdüze gitmeyen işleri seçiyorum. Neyse işte öyle. Çok yorucu bir iş hayatınız varsa size tavsiye ediyorum. Kayafı dağıtmak için birebir. 



Çocukluk İşte


Az önce Hayat Şarkısı'nı izlerken aklıma geldi. 
Çocukluğum... 
Bunu Şeker Portakalı'nı okurken de yaşamıştım. 
(O kitabı okurken çok ağlamıştım.) 
Zeze sanki bendim. 
Sanki o kitap benim çocukluğumu anlatıyordu. 
Hayat Şarkısı'nda da Hülya'nın çocukluğu sahnelerini ne zaman izlesem aynı hissediyorum. 
Zeze gibi.
Sanki o da benim çocukluğumu anlatıyor. 
:)
Küçükken çok yaramaz bir çocuktum. 
Eğer çok yaramaz bir çocuksanız. 
Az sevilir, çok dayak yersiniz ve bütün kötülükleri sizden bilirler. 
Suçsuz da olsanız dinlemezler sizi. 
:)
Dinlemezler!
Şimdi düşünüyorum da, gerçekten iyilik olsun diye yaptığım çokça şey için dayak yemiştim. 
Üstelik konuşmama ve açıklama yapmama da izin vermezdi hiç kimse. 
Etkisi hala devam ediyor olacak ki.
Hala kabuslarımı süsler(!) bu durum. 
Bir çoğunuza garip ya da saçma gelecek belki ama benim en büyük kabusum şöyle: 
Bir şey olur, yanlış anlaşılırım, yargılanırım vs. vs. 
Sonra kendimi anlatmaya çalışırım. 
"Bakın aslında yanlış anladınız. Ben yapmadım, ben iyi niyetliydim..." 
ama karşıdaki kişi beni dinlemez, söylediklerimi umursamaz.
Döner sırtını ve beni yargılamaya devam eder. 
Şu an yazınca bile içim eziliyor. 
Bu tür kabuslardan uyanınca kalbim her defasında küt küt atıyordu hala da atıyor. 
Korkuyorum. 
Az önce bunları yazarken içim eziliyor demiştim ya, işte o ezikliği yaşıyorum o korkuyla birlikte. 
Öyle 
Ne yazık ki geçmiş geçmiyor. 
Kalıyor izleri.
Paylaşmak istedim.
:)

Her Güne Bir Fotoğraf #Gün5

Bahar okuma şenliğinde okuduğum iki kitaptan biri "Ladikli Ahmed ağa". Bu kitabı okurken bakış açım değişti bir çok şeye karşı. İmkansız diye adlandırdığım sınırları sık sık sorguladım. Olabilir mi? Oldu mu? Yalan mi? Gerçek mi? Bir sürü soru dolaştı kafamda. Zaman ve mekandan münezzeh bir insan olan Ladikli Ahmed Ağa'nın hayatını o zamanlar bizzat Ahmed Ağa'yı tanıyan insanların dilinden  anlatıyor bize yazar. Biyografi anlamında okunabilecek bir kitap. Tabi kafanızda oluşabilecek tüm soru işaretlerine hazırlıklı olun derim .

İnan ve Harekete Geç; Gün Bugün!


Başaramayacağımıza dair o büyük inanç, hayatımızı kıskıvrak eline almış durumda. Ben bunu özellikle lise öğrencilerinde ve sonrasında ilk yılından iyi bir bölüme yerleşemeyen öğrencilerde görüyorum. O kişi bu yaşına kadar neler yaşamış da böyle şeyler düşünmeye başlamış diye düşündüğümde, elime çok değişik veriler geçiyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

  • Bu yaşına kadar elde ettiği başarılar yeterince onaylanmamış kişiler. Bu kişiler duygularını belli etmek istemeyen ebeveynler tarafından yetiştiriliyorlar. Ya da hiçbir şey beğenmeyen ebeveynler tarafından da yetiştirilebiliyor.
  • Kendine güvenmek istemeyecek kadar tembel olanlar. Bu kişiler de muhtemelen bir şeylerin eksikliğini görmeden büyümüşler ve her istediklerini emek harcamadan elde etmişlerdir. Sıra çalışmaya gelince ben nasıl olsa yapamam deyip işten sıyrılıveriyorlar. Çocuğa küçük yaştan itibaren sorumluluk vermek işte bu yüzden de çok önemli KANIMCA :) 
  • Çokça defa denemiş fakat sonradan başarısız olmuş kişiler. İşte bu kişileri, tekrar başarabileceklerine inandırmak oldukça zordur. Kaybeden insanlar genel anlamda iki çeşit tepki veriyorlar. İlki neden kaybettiği üzerinde düşünüp, hatalarından ders alan ve bu hataları düzelten kişiler. İkincisi ise hatanın neyden kaynaklandığını bulamadıkları ya da bulmadıkları için "Öğrenilmiş Çaresizlik" diye de adlandırdığımız durumda olan kişiler. 
Bu sıralamaya daha eklenecek çok şey vardır muhtemelen. Ama benim yaşadıklarımdan tecrübe ettiklerim ve klavyenin başına geçtiğimde aklıma gelenler bunlar. Peki bu tür insanlarla konuşurken genelde nasıl tepki veriyorum. Şöyle: "O bölümü kazanan insanları düşün, onların 4 eli ya da 6 bacağı yok. Onlar da senin gibi insan ama senden tek farkları var. Gelecekteki istekleri için, şimdiki istek ve arzularını düzenleyebiliyorlar. Bunu sen de yapabilirsin." vesaire vesaire. İnsan beyninde kalıcı bir hasar yoksa bence her şeyi başarmak mümkün. Elimizden geleni yapalım ve gerisini Allah'a bırakalım. :) Hadi kolay gelsin.

Yedi Güzel Adam


Yayınlandığı dönem neden izlemedim diye kendime sorduğum bir dizi olur kendileri.
Belki de içi boş dizilere o kadar takılı kaldım ki, bu güzel diziyi ıskaladım.
Sözlerimden de anlaşılacağı gibi ben bu diziye ba-yıl-dım.
Bence her öğretmenin izlemesi gereken bir dizi.
Hiçbir öğrenciden vazgeçilmemeli bence.
Hepsi sevilmeli.
Hepsi farklı bir dünya.
Yani anlayacağınız. İzleyin izletin
 :)
not:gif tumblr'dan